8 Mart 2013 Cuma

1.2 Barselona (İnterrail hk. ve gezi önerileri içerir)


Barselona ne güzel şehir! Çeşitlilikle dolu! İnsanlar çeşitli, mimari çeşitli, giysiler, yiyecekler ve her şey çeşitli! Cümbüş dedikleri bu galiba. Bakhtin’in “polifonikleşme” dediği kavram geliyor aklıma Cervantes’in Don Quijote’si için kullanıyordu. Türler çoğalması… Cervantes’i daha iyi anlıyorum şimdi. Bu topraklarda yaşayıp böyle bir kitap yazmamak olmazdı zaten. Yetmez ama! Dünyan bu kadar çeşitliyken öyle bir kitapla kurtuluş olmaz, diğerleri yani bugünün İspanyol Yazarları ne yapıyorlar acaba? Bu topraklarda çok zengin bir ifade gücü var. Kimleri kimleri gördü… P. Picasso, S. Dali, Gaudi, Cervantes, Lorca…ve benim tanımadığım daha bir sürü sanatçı…Ortak özellikleri hepsinin kendi alanlarında sanatsal devrimlere imza atmış olmaları. Neyse bu kadar soyut bir girişten sonra, İnterrailci kimliğimze geri dönüp ray üstünde devam edeyim J

***

11 Ağustos günü Paris’ten, bizi Barselona’ya götürecek trene bindik. Fransa sınırına yakın İspanya Figueres şehrinde, Barselona’ya giden trene aktarma yaptık [İlginç bir bilgi: Faşist Diktatör Franco döneminde, İspanya’daki raylar normalden çok daha geniş yapılmış. Amaç düşman saldırısı durumunda, düşmanların asker-mühimmat vs. taşıyan trenlerinin ülkeye girmesini engellemekmiş]. Gece yarısına doğru Barselona Sants istasyonuna geldik. Gideceğimiz hostele, sonraki sabah 11.00’da girecektik. Geceden gidip fazladan kişi başı 25 Euro vermek istemedik. Yaklaşık 11 saat beklememiz gerekiyordu. Önce istasyonda bekleriz diye düşündük ama istasyon gece 12.00’da kapandı! Böylece hakkında hiçbir fikrimiz olmayan bir şehirde, dışarıda kalakaldık! Al sana interrail ruhu! Çantalarımız kocaman olduğundan ve de çok yorgun olduğumuzdan şehri keşfetmeye çıkamazdık. Şehrin tehlikeli olduğunu falan da duymuştuk, tırsmadım değil, eşyalarımız kaybolsa, başımıza neler gelebileceğini düşünmek bile istemiyordum. Tren istasyonuna yakınında u şeklinde büyükçe bir bankta oturduk. 11 saat belki hemen geçer diye düşündüm. Saatimi her kontrol ettiğimde daha 5 dakika ya da 10 dakika geçmiş oluyordu. Bulunduğumuz caddede yollar bomboştu, insan yoktu, gökyüzünde harika bir dolunay vardı. En azından o, bize arkadaşlık ediyordu. Oturduk, oturduk, oturduk… Varlığımızın tek sebebi zamanın geçmesini beklemekti sanki. Ay’ı seyrettikçe seyrettim, bu görüntüyü unutmak istemiyordum, kısıtlı resim çizme becerimle gözümün önündeki görüntüyü çizdim:

Gece, Ay ve Barselona

Saat 2 gibi yanımızdaki diğer banka iki kişi geldi. Önce çekindik haliyle, sonra baktık bizim gibi iki interrailci. Tanıştık, konuşmaya başladık, Arjantinli iki arkadaş. Bizimle aynı dertten bu geceyi dışarıda geçireceklermiş. Sonra bir de Fransız bir arkadaş katıldı bize. Beşimiz muhabbet etmeye başladık. Eğlenceli insanlardı, onların varlığı ile zaman biraz daha hızlı geçmeye başladı. Vakit bol olunca neredeyse her konuda muhabbet ettik, şöyle bir almışım o gün:

“Saat sabaın 4’ü. Barselona Sants istasyonunun yakınında bir yerde oturuyoruz, Ben, Gökhan F., Arjantinli iki arkadaş (Francisco ve Juan) ve Fransız bir arkadaş (Thomas). Diller, ülkeler değişse de dertler hep aynı, konuştuk, anlaştık hemen; eğlenceli insanlar, sayelerinde dört saati hemencecik geçirdik. Günün doğmasına az kaldı. Gerçi ay hemen karşımızda altın bir sikke gibi parıldıyor ama oyumu güneşten yana kullanıyorum bu seferlik. Yıllar sonra bu yazıyı okuyunca nasıl hissederim acaba? Gülümserim büyük ihtimalle. Vay anasını, bak zamanında neler yapmışız, derim. Dünyanın bu yüzüne tanık olmak da sevindirici.” [Bu yazıyı okurken gülümsüyorum elbette J ][Ekim 2012’de Barselona’ya yine gittim, o bankın yanından geçtim, duygulandım, ağlayacaktım J ]

İttire ittire sabahı getirdik, uykusuzluktan bitap haldeydik, 8 gibi istasyona dönüp Maragal’e gittik, hostelimiz oradaydı. 9 gibi hostele ulaştık, hostel görevlisi 11’e kadar beklememiz gerektiğini söyledi. Biraz üsteledik, bari 11’e kadar yatabileceğimiz bir yer ayarlayın, dedik, ayarladılar sağolsunlar. Sonra odamıza yerleştik, dinlendik ve gezmeyi heyecanla beklediğimiz Barselona sokaklarına attık kendimizi, bu sefer elimizde haritamız vardı, dört gün boyunca sokak sokak gezdik şehri, görülmesi gereken yerleri ve görülmemesi gereken yerleri gezdik J Barselona önceden gezdiğimiz üç şehre (Berlin, Amsterdam, Paris) göre daha ucuzdu, DİA falan vardı, istediğimiz şeyi alıp hostelde pişirip yiyebiliyorduk. Son bir haftada ilk defa adam gibi yemek yemiştik J Ulaşım da görece daha ucuzdu, biranın fiyatı da iyiydi. Yani Barselona’da her anlamda mutluyduk. İnsan tok gezdiğinde daha mutlu geziyor J (He he, selam sana Maslow!) Akdeniz’e yeniden kavuşmak da beni inanılmaz mutlu etmişti. İnterrail bağlamından bağımsız olarak, Barselona’ya dair bir yazı yazmıştım daha önce, sözü daha fazla uzatmayacağım, Barselona’yı merak eden dostlar o yazıya buradan ulaşabilirler: Barselona

Benim çektiğim bir resim değil haliyle Nette buldum. Bu kadar düzenli bir şehir daha görmedim.

Barselona’ya gideceklere tavsiyeler:
1. Hostelde kalacaksanız, ucuza alışveriş yapıp yemeği aradan çıkarabilirsiniz.
2. 2 gününüzü Gaudi eserlerine ayırın: (Sagrada Familia, Parc Güell, Casa Battlo, Casa Mia etc.)
3. Picaso Müzesi, Palau de Musica (adından tam emin değilim)’yı gezmek, bir turistin asli görevidir.
4. Barselona’da harika parklar var, bir gün sandviçinizi alın, güzel güzel orada dinlenin.
5. Akdeniz’in keyfini çıkarın.
6. Kafelerde (kafelerin teraslarında) oturup bol bol bira, şarap, kahve tüketin J
7. Barrio Gothic’e mutlaka gidin.
8. Eğlenceyi çok seviyorsanız, Barseloneta’ya gidin, bol bol eğlenin.
9. Milyon türlü yemek var Barselona’da, tapas ve Paella deneyebilirsiniz, ama düzgün yer bulmaya çalışın.
10. Amaçsızca La Rambla’nın ara sokaklarında gezinebilirsiniz.
11. Cumartesi günleri Monjuic’te harika su gösterileri var, onları bedavaya izleyebilirsiniz.
12. Sanatseverler için binlerce aktivite var, dışarı çıkmadan bunları bir kontrol edebilirsiniz.
13. Katalan birini bulup “Katalanca ile İspanyolca birbirine çok benziyor.” deyin ve onu dinleyin: “Hayır, hayır, aslında çok farklılar, hiç benzemiyorlar, dur anlatayım….”
14. Paranız varsa, Barselona maçı izlemeye gidin. Yoksa, bizim gibi, bir bara gidip Barselonalılarla Barselona maçı izleyin.

1 yorum: