31 Temmuz 2015 Cuma

1989'da İnterrail Yapmış Olan Ufuk Batum Hocamızın İnterrail Türkiye Sayfasında Yorumlarda Anlattığı Anıları... :)


İnterrail Türkiye Facebook sayfasındaki en hoş sohbetlerden biriydi, okurken çok keyif aldım, hocamız ilginç anılarını anlatıyordu, dayanamadım, burada da paylaşmak istedim:

(en son bıraktığımda 350 yorum falan vardı, sadece hocamızın kısımlarını ekledim)

"Sirkeci'den trene binen tek Türk bendim! O yıllarda Interrail pek bilinmiyordu, kimsede para yoktu, vizyon sınırlıydı! Ama tabii müthiş bir tecrübe oldu! 28 gece trende uyudum, sadece 2 gece hostel'de konaklayabildim!
Kötü ve ucuz beslenmekten, trende uyumaktan dönüş yolunda kemiklerim sızlıyordu!
Yüzlerce insanla tanışmak, deneyim edinmek, "anı ve insan toplamak" çok önemliymiş... Hele de o yıllarda...
Dönüşte Yugoslavya'da (Belgrad) 20 dolar bozdurdum! Bir topar (deste) para verdiler! Harcayacak yer yok! Lokanta yok, hizmet yok, ürün yok! İyi mi 2 günde bitmedi; paranın bir kısmı halen duruyor!!!
Düşünsenize birkaç ay sonra Berlin Duvarı yıkılacak, iki kutuplu dünya çökecek, Yugoslavya'da iç savaş çıkacak, soykırım olacak, ortaya 7 devlet çıkacak... Haberimiz yok!!!
Kısacası: Interrail benim hayatımı değiştirdi...
Hep de düşünüyordum, bir platform kursak, haberleşsek diye. Meğer birileri kurmuş, bir güzel de yaşatıyor. Ne güzel, kimler gayret gösterdiyse kutluyorum!
Şu 30 yılda neler yaşadık neler...
Interrail sonrası ne mi oldu? Gezgin oldum çıktım; artık duramıyordum yerimde; bugüne kadar 110 ülke gezdim, çoğunu defalarca, şehir şehir, köy köy...
Öğrenciyken biraz çalışıp para biriktirmiştim, tam hatırlayamıyorum ama sanırım bir ayda 600-700 dolar civarında harcamıştım! Tabii şimdi yetmez!
Ama samimi bir görüş: Ben o yıllarda öncülerdendim belki, toplumun ortalaması daha eğitimsiz, daha bilinçsizdi. Türkiye'de pasaport sahibi 50.000 kişi değildi!
Ama şimdi 4,5 milyon üniversite öğrencimiz var, 6 milyon kişide pasaport ve en önemlisi bu gençlikte iş var!!!
İlk kitabımda önemli bir bölümü Interrail anılarıma ayırmıştım! Ne mi oldu? Kitap pek satmadı!!! Oluyor böyle şeyler...
Bir gün Milano'yu gezdim akşam oldu! Trende uyuyacağım ya; garda makul uzunlukta neresi var diye listeye bakıyorum...
Lyon iyi mesafe dedim, trene doğru yöneldim...
Hangi tren falan derken biri erkek, diğeri kadın (belli ki iş insanları) iki kişi bana treni sordu, derken kalkmak üzere olan treni bulduk ve son dakikada atladık...
Bindiğimiz kompartman tabii "1st Class"
Binerken biraz lafladık; onlar Güney Afrika'dan gelen (beyaz) şirket sahipleriymiş, ben de onlara Bir Türk öğrenci olduğumu aktardım...
Ben onlara "iyi akşamlar" diyip biletimin imkan verdiği 2. sınıf kompartmana yönelirken ısrar ettiler, "otur bizimle sohbet edelim, farkı biz hallederiz" diye...
Sohbet sohbeti açtı...
Bana satış ve pazarlama için bütün Avrupa'yı ziyaret ettiklerini, birkaç güne döneceklerini söylediler...
Bana değerli taş (elmas, vb.) üreticisi ve satıcısı olduklarını söylediler...
Ben tabii naive bir Türk genci olarak üzerinde durmadım, belki tam da yakalayamadım... Bir taraftan da sohbetimiz daha da gelişti, bu arada benim tren biletindeki farkı kondüktör geldiğinde ödediler...
Ellerindeki James Bond çantayı açıp, masanın üzerinde bana çevirdiler ve küçük parça (numune) taşları, rengarenk dizilmiş haliyle anlatmaya koyuldular...

Tabii saatler geçti, gerçekten ilginç ve uzun bir sohbet oldu... Ben 2. sınıfta uyumayı hayal ederken, apayrı bir serüvene dönüştü...
Bunlar gerçek ve kitapta işlemediğim benim için çok önemli bir anı!

Benim daha birkaç saat yolum varken, Fransa sınırını geçtikten biraz sonra sohbet ettiğim bu iki kişi inmek için toparlanmaya başladılar...
Bana da; "Türkiye'de bir kız arkadaşın var mı" diye sordular?

Evet deyince çantayı tekrar açıp bana iki parça küçük taş hediye ettiler!!!

Özel bir kağıda ayrı ayrı sarıp, "bunları kız arkadaşına hediye et, biz yarın Güney Afrika'ya dönüyoruz, bizde nasıl olsa çok var" dediler...

 "Ben bunlardan anlamam, kabul edemem, olmaz" falan derken alel acele birbirimizin elini sıktık... Zaten onların hızlıca inmesi gerekiyordu... Trenin konforlu 1. sınıf kompartmanında oturup camdan el sallarken elimde sanki bir bombayı tutuyordum..."


Sonra bütün yolculuk boyunca aklıma bir soru düştü: "Birileri bana şaka mı yaptı? Taşlar değerli mi, sahte mi?"

Ülke ülke, şehir şehir gezmeye devam ettim... Ta ki bir gün yolum Viyana'nın Musevi mahallesine düşene kadar...

Bir de ne göreyim; her tarafta altın ve değerli taş atölyelerinin ve mağazalarının olduğu bir mahalledeyim!
Just now · Like

İçimden bir ses: "Acaba taşları göstersem gerçek olup olmadıklarını söylerler mi?"

Ve gözüme kestirdiğim dükkanlardan birine daldım...!

Hemen garipsediler ve birkaç kişi aynı anda toparlandı, hareketlendi sanki... O ortama toz toprak halim uymuyordu!!!

Sakin ve güven vermeye çalışan bir edayla durumumu olduğu gibi anlattım!!!

 İnanmadıklarını fark ettim! Kapatmak üzere olduklarını(!), ne istediğimi sordular! Dedim ki: "bakıp bana gerçek olup olmadıklarını söyleyebilir misiniz?" Ücret istemeleri durumunda ise bunu bile ödeyebilecek durumda olmadığımı da söyledim...

Birkaçı beni göz hapsinde tutarken birisi "ver bakalım" dedi ve kendisine iki küçük kağıt paketini uzattım... Arkaya ama görebileceğim bir masaya geçti, yanına sakallı, gözlüklü (belli ki uzman) biri daha geldi, gözlüklerini taktılar, sonra mücevherat işiyle uğraşanların kullandıkları kalım merceklerle bir 5 dakika incelediler...

Yaşlı olan uzman/yetkili yanıma geldi; "al bunları, bunlar değerli ve gerçek" dedi...


 "Öyle mi; peki sizce ne kadar eder?" diye sordum!

Dedi ki: "Hikayeniz bize inandırıcı gelmedi, bunları satın almayız. Ama merak ediyorsanız değeri..."

"Daha küçük olan 900, diğeri ise 1100 dolar civarında!"


Şaşırdım tabii ama merakımın ortadan kalkmasına sevindim! 2-3 saat keyifli sohbete karşılık mütevazi(!) bir hediye! İnsanın başına gelir mi, evet geliyor! Bu arada inanın ilk kez bir ortamda bütün gerçekliğiyle paylaşıyorum. Interrail'de yaşadığım bu deneyimi burada size aktarmak çok doğru ve hoş oldu! Sağ olun!

Paraya çevirmedim, çeviremezdim o durumda, bir de tabii zaten bizim kuşak için uygun bir eylem de değildi, parayla pulla işimiz pek yoktu...

Dostlarım; daha yavaş ve sakin anlatmak isterdim... Ama sonucu sizlerden gelen istek üzerine bağlayayım...

Türkiye'ye döndüm, birkaç gün evde kaldım dinlendim, normal beslenmeye ve güç kazanmaya çalıştım (Interrail ile 7 kg vermiştim), sonra yaşamımı bıraktığım yerden ele alırken bu taşları o günkü kız arkadaşıma bütün hikayesiyle beraber hediye ettim!

Sabrınıza ve zamanınıza teşekkürler! Interrail ruhunu yaşatalım! Ben hemen her şehirde/üniversitede konuşmalar yapmaya, seminer ve eğitim vermeye geliyorum. Duyuruları önceden twitter'dan @UfukBatum veya facebook'tan yapmaya çalışıyorum. Takip eder ve önceden haberleşirsek belki seminer/eğitim öncesi veya sonrası biraz da laflarız. Çok mutlu olurum.